Kilise
Kilise feodalitenin en önemli unsurlarında biridir. Kimi dönemlerde en güçlü unsur olmuşken kimi dönemlerde ise kralın hemen altındaki güç olarak kalmıştır. Güç bakımından yeri sabit olmasa da, Kilise'nin önemi bambaşkaydı. Kilise her krallıktan daha köklü ve daha sürekliydi; Tüm Hristiyan dünyasında söz sahibiydi. Bu nedenle hiç bir kral, kiliseyi karşısına almamış; yanına çekmiştir.
Kilise, Orta Çağ Avrupa'sındaki en büyük toprak sahibiydi. Avrupa'daki toprakların neredeyse %40'ı Kilise'ye aitti. Peki nasıl oldu da Kilise bu denli fazla toprak sahibi oldu? Tabiki de elinde bulundurduğu manevi güç ile... Kilise üç şekilde toprak kazanmıştır:
•Ölmeden önce günahlarında arınmak isteyen, Tanrının gözüne girmek isteyen bireyler kiliseye toprak bağışlıyordu.
•Kilise, dönem Avrupa'sında öksüzlere yurtlar açıyor, hastaları tedavi etmek için uğraşıyordu. Bu konuda yardım etmek isteyen soylular Kilise'ye toprak bağışlıyordu.
•Kimi krallar, Kilise ve Tanrı ile iyice yakındılar. Fethettikleri toprakların bir kısmını Kilise'ye bağışlıyorlardı.
Toprak aldıkça zenginleşmiş, zenginleştikçe güçlenmiştir kilise. Hatta çoğu zaman Kral'a eş yetkilere dahi sahip olmuştur Kilise.
Kilise, feodalitenin ilk zamanlarında ilerici ve canlı bir öğeydi. Roma İmparatorluğu kültürünü iyice muhafaza etmişti. Öksüzlere, hastalara yardım etmekteydi. Ancak zamanla işin rengi değişti. büyük topraklar sürekli parçalanırken, Kilise sürekli toprak kazanıyordu. Hal böyle olunca zamanla Kilise üzerinde kontrol unsuru kalmadı ve başına buyruk hareket etmeye başladı. Feodalitenin ilk dönemlerinde halkın yanında yer alan Kilise, son zamanlarda halkın zulmedeni olmuştu. Her konuda kilise, halkı vergiye bağlamıştı. Hatta kimileri, fakirlere yardım eden Kilise'nin aslında fakirliği yaratan yegane unsur olduğunu iddia etmiştir.
Kilise öylesine tepki toplamıştır ki; yeni dönem Avrupa'sında kendisine yer bulamayacak, itibarsızlaştırılacak ve güçsüzleştirilecektir...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder